Marka Savaşları – İyi Olan Kazansın!

Ürün ve hizmetler, ihtiyaçları karşılamak amacı ile tasarlanan her şeydir. Otomobil, beyaz eşya, parfüm ya da bir sakız, hiç fark etmez. Hatta bazen bir politikacıyı ya da sanat eserini de ürün olarak ele alabiliriz.

Bize sunulan bu ürünlerin, daha geniş çerçevede bağlı oldukları organizasyonlara ise marka deriz.

Markalar, ürün ve hizmetlere göre daha derin kavramlardır. Biz onları, ambalajları ve görsellikleri ile hatırlarız. Fakat her biri birer duyguyu, sosyal statüyü ve yasam şeklini ifade eder.

Günümüzde her şeye ulaşabiliyor olmak, tüketici açısından kolaylık olsa da, bu durum markalar tarafında ciddi bir rekabet ortamı doğurdu ve arka sokakta ciddi savaşlar dönüyor…

Girişimciler artık bacası tüten büyük bir fabrika sahibi olmaktan daha çok, iyi bir marka algısına sahip olmanın önemine inanıyor.

Bu duruma iki açıdan bakılması gerektiğini düşünüyoruz ve sormak istiyoruz. Marka ve tüketici arasındaki ilişkinin güvene dayalı olduğunu düşünürsek iyi ürün ve hizmetin önemini kavramış olan bir marka ile çok iyi algı yönetimi yapan fakat performans açısından tüketiciyi tatmin edemeyen bir marka arasındaki rekabette sizce kim kazanır?

Tabii ki iyi olan kazanır 🙂

Başarı asla tesadüf değildir…

Markanızın algı yönetimi ne kadar güçlü olursa olsun, ürün ve hizmetinizi kullanan ihtiyaç sahibi hedef kitle üzerinde bıraktığınız intiba çok daha değerlidir. Memnuniyet söz konusu değilse süreklilik olmayacaktır ve bu açığı kapatmak için istediğiniz kadar bütçe ve zaman harcayın sonuç hüsran olacaktır.

Günümüzde, marka ve tüketici arasındaki ilişkiyi sağlıklı yürütmek istiyorsanız önceliğiniz iyi tasarlanmış ürünler, kaliteli hizmet ve samimiyet olmalıdır. İstediğiniz kadar işinizi iyi yapın, doğru bir sunum ve uygun bir marka algısı yaratma konusunda eksik kalırsanız bu savaşta kaybeden siz de olabilirsiniz!